9 Mayıs 2016 Pazartesi

İran Topraklarından Geçen İpek Yolu Güzergâhı

KAPIDA ÖDEME TESETTÜR

İran topraklarındaki ticaret yollarının ve hâliyle İpek Yolu’nun da güzergâhı hakkında en önemli kaynağımız, MÖ I. yy. sonu veya MS I. yy. kapıda ödeme tesettür başına ait Charaxlı Isidoros’un Stathmoi Parthikoi (Parth İstasyonları) isimli eseridir. Bu eser, Parth arazisinden geçen yolu Zeugma’dan Arachosia’daki Aleksandria (Kandehar)’ya kadar takip etmemize imkân vermektedir (Wiesehöfer, 1999: 86-87).5 Dicle Nehri, MÖ I. yy.’da ve MS’ki ilk asırlarda Roma İmparatorluğu ile Parthlar arasında genellikle sınırdı. tesettür elbise  Parth arazisine girdikten sonra Dicle’yi takibeden İpek Yolu, daha sonra İran’ın batısındaki en önemli kent ve eski başkent olan Ekbatana’ya uğramaktaydı. İran’ın kuzeydoğu bölgesindeki Hekatompylos (Şehr-i Kumis) ve sonra Raghae (Reyy) şehrine geldikten sonra,

Ortaçağ’da olduğu gibi o dönemde de önemli bir ticaret merkezi ve yolların kavşak noktası olan Margiana (Merv) şehrine ulaşıyordu. Merv’den sonraki yol güzergâhı, kervancıların gitmek istediği yere göre veya yolun siyasi yönden kapıda ödemeli tesettür giyim emniyetine göre değişmekteydi. Kuzey Baktria ve Soğdiana (Batı Türkistan) üzerinden ya da Güney Baktria (Afganistan’ın kuzeyi) bölgesini takiben Baktra (Belh) şehrine gelen kervanlar, oradan da hedeflerine göre ya Hindistan bölgesine doğru güneye ya da Çin’e doğru doğuya devam ediyorlardı.6 Belh’ten yola devamla Kuzey Afganistan geçitlerinden geçerek Doğu Türkistan’a doğru devam eden yolun batı bölümü, Çin kaynaklarının Tsung Ling (Soğanlı Dağlar) dedikleri Pamirleri binbir güçlükle aştıktan sonra taş bir kule (Taş-Kurgan) dibinde son bulurdu. Burada malını indirerek orada Doğu’dan gelen kervanların getirdikleri ile mal mübadelesi yapan tüccarlar, daha sonra geri dönerlerdi; çünkü ondan sonra ticaret başka tüccar gruplarının eline geçerdi. Bu ticaret işleri ile uğraşan grupların ise Batı’da İranlılar, daha Doğu’da ise Çin’e kadar

İpek Yolu’nun Batıdaki Güzergâhı:

MS I. yy.’den önceki dönemlerde İpek Yolu’nun Batı’daki durumu ve başlıca güzergâhı hakkında bir şey bilmiyoruz. Ama Ahamenid İmparatorluğu ve tesetür kap öncesindeki klasik çağlarda bile Batı’daki devletlerin ve kültürlerin Doğu ile ticaret yaptıkları ve Batı için son derece kıymetli olan, mesela kalay ve lapis lazuli gibi malları bu yolla Doğu’dan elde ettiklerini biliyoruz. Batı’nın Doğu ile ilgilenmeye ve İpek Yolu ticaretinin başladığı tesettür giyim dönem olarak, Batı’da Roma İmparatorluğu, Doğu’da ise İran’daki Parth İmparatorluğu devri kabul edilir. İpek Yolu güzergâhını öğrenmek üzere Doğu’ya giden araştırıcılar da işte bu Parthlar zamanında seyahat etmişlerdir. Maes’in adamlarından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak Ptolemaios tarafından verilen bilgilere nazaran İpek Yolu, Akdeniz kıyılarında önceleri Selevkosların, bilahare ise Romalıların hâkimiyetindeki Antiokhia (Antakya) şehrinden başlayarak tesettür gömlek Doğu’ya doğru devam ediyordu. Sonra Hieropolis (Menbiç) şehri ve Zeugma’da Fırat Nehri’ni geçerek Parth arazisine 4 F. Hirth’in yaptığı hesaplara göre, Han Hanedanı (M.Ö. 206-M.S. 220) Dönemi’nde “bir pound ipek, bir pound altına karşılıktı girmekte ve Dicle Nehri kıyısını takip ederek eski Kral Yolu ile birleşiyor ve Selevkos İmparatorluğu’nun eski başkenti Selevkia-Ktesifon’a varıyordu. Şimdiki İran topraklarından yola devamla Ekbatana (Hemedan), Hekatompylos, Margiana (Merv) ve Baktra’dan (Belh) Türkistan’a doğru devam eden İpek Yolu, İran ve Türkistan arazisinden sonra, Batılıların ipek ülkesi (Serica) olarak gördüğü Çin’e girerek Serica’nın başkenti Sera’ya kadar gitmekteydi (bk. Herrmann, 1935: 26-27; Ferguson, 1978: 587; Tezcan, 2004: 209-210).

Tesettür modelleri

İpekli ürünlerin Roma İmparatorluğu’na girmeye başlaması MÖ 46 yılında oldu; MÖ 30 tarihinde Mısır’ı zaptettikten sonra ise Roma, tesettür Doğu ile doğrudan ticaret yollarını araştırmaya başladı. Onlar bunu öğreninceye kadar ipekli mallar Parthlar tarafından Romalılara yeniden satılıyor, bu da onlara oldukça pahalıya mal oluyordu. Bu bakımdan Roma senatosu, ipekli malların alınması ve giyilmesi yolunda zaman zaman yasaklama kararları çıkarmıştı. Çünkü Roma hükûmeti, aristokrat ailelerin ve lükse düşkün zengin kadınların ihtiyaçlarını karşılayabilmek uğruna, tarihçi Yaşlı Plinius’a göre, Doğu’nun bilhassa Hindistan’ın baharatları ve o tesettür giyim yolla elde ettiği kıymetli ve lüks mallarına ulaşabilmek için Hint kıtasına altın akıtıyordu, çünkü o tarihlerde ipeğin değeri altın ile ölçülmekteydi.4 Roma ve Bizans gibi Batılı; Parth, Sasani, Kuşan ve Çin gibi yerleşik medeniyete sahip olan Doğulu devletler, ipekli malları sadece ekonominin ve lükse düşkünlüğün bir göstergesi olarak görmüyorlardı. Komşuları olup itaat altına almak ya da ücretli asker toplamak istedikleri göçebe, “barbar” kavimlere bunları göstermek, büyük, zengin ülkelerle ticaret ilişkilerinde bulunduklarını, onlarla dostlukları tesettür abiye olduğunu ispatlamak, gerektiğinde bu mallardan çeşitli maksatlarla göçebe liderlerine vermek maksadıyla bu gibi lüks tüketim mallarını tamamen siyasi gayelerle de ellerinde tutuyorlardı. Mesela “bir barbar prens Bizansla biraz dostluk ilişkisi kurdu mu, kendisine veya elçilerine ipekli kumaşlar, kıymetli taşlar, biber ve sair Doğu ürünleri armağan edilirdi” (Heyd, 2000: 21). Yine bir Hun ya da Türk tesettür elbise  soylusu Çin sarayına geldiği zaman onu kendi tarafına çekmek maksadıyla aynı şeyleri Çin imparatorları ya da yöneticileri yapardı.

Romada tesettürlü bayanların halleri

Roma İmparatorluğu’nun ve genel olarak Batının, ipek üreticiliğine ait ilk bilgileri Aristoteles’e (MÖ 384-322) dayanıyor. O, bir böcekten elde edildiğini söylediği bir ipekten bahsetmekle beraber (Historia Animalium, V. 11, 19), bu dayanıklı, ince ve güzel dokumanın nasıl yapıldığını muhtemelen bilmiyordu (Frye, 2009: 166). tesettür Onun öğrencisi olan Makedonyalı Aleksandros, Ahamenid (Pers) İmparatorluğu’na karşı doğuya sefere çıktığında son imparator III. Darius ve Pers sarayı ipeği kullanıyordu. Herodotos da, Perslerin kullandığı Med kumaşlarından bahsederken muhtemelen ipekli kumaşları kastediyordu. Bu bakımdan ipek üretiminin İran’da oldukça eski tarihlerden beri bilindiği, ancak bu ipeğin Çin ipeğinden farklı olarak yaban ipeği olduğu anlaşılıyor. Aralarındaki fark ise kumaş renklerinin birbirine uymaması idi (Haussig, 2001: 82). İpek, askerî maksatlarla orduların bayrak ve sancaklarında da kullanılıyordu: tesettür giyim Mesela Romalılar, Parthların bayrağını “vexilla serica” diye isimlendiriyorlardı ki bu, bayrağın ipekten yapıldığı anlamına gelir (Haussig, 2001: 85). Yine Hellenistik Dönem’den beri Aleksandria (İskenderiye)’da kumaşlar sim ipliklerle dokunuyordu ve seçkin kadınlar yarı ipekten yapılmış elbise giyerlerdi ki Mısır kraliçesi VII. Kleopatra Philopator (MÖ 51-30), bunların en tanınmışıdır (Haussig, 2001: 83-84).
İpek Yolu, tek bir yol değil, bir yollar ağıdır. İpek Yolu’nun geçtiği yolları araştırma işini MS I. yy.’de yaşayan ve eserini 107-114 tarihleri arasında yazmış tesettür olan Tyrli Marinus’tan öğrenmekteyiz. Onun verdiği bilgilere göre, Maes Titianus, bu yolun menzillerini ve “mesafe taşlarını” araştırmak üzere Doğu’ya adamlarını göndermişti. Deniz yoluyla bunlar, Kuşanların 1 İpek Yolu’nun 2000 yıllık geçmişi hakkında bk. Christian, 2000: 80-82. 98 Mehmet TEZCAN ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 3/1 2014 s. 96-123, TÜRKİYE International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 3/1 2014 p. 96-123, TURKEY ülkesine gidemeyeceklerinden kara yoluyla Parth ülkesinden Orta Asya’ya gitmişler; onların getirdiği bilgiler daha sonra MS II. yy. ortalarında eserini yazmış olan coğrafyacı Claudius Ptolemaios vasıtasıyla bize intikal etmiştir (bk. Warmington, 1974: 99; Ferguson, 1978: 594; Rtveladze, 1999: 23;  ferace modelleri Tezcan, 2004: 208). Bu kaynaklardan öğrendiğimiz bilgiler ve Richthofen’in tasnifine göre İpek Yolu, dört ana yolla beraber ikinci derece tâli kollara ayrılmaktadır. Yolun Batı ve Doğu olmak üzere başlıca iki ana bölgeye ayrıldığı, Batıdan Doğu’ya doğru devam eden yolun, Doğu’dan gelen yol ile şimdiki Doğu Türkistan’ın batısında, Pamir eteklerinde bir yerde (Taş-Kurgan) kesiştiği ve burada her iki bölgeden gelen malların değiş tokuş edildiği anlaşılmaktadır.

eşarplı bayanları

İpeğin mazisi ise daha eskidir. İpek üreticiliğinin asıl vatanı MS V. ve VI. yy.’lere kadar Çin idi. Bazı Çin arkeolojik buluntularına göre MÖ 3. binde, tahminen 2700 tarihlerinde ipek ipliklerin dokumacılıkta kullanıldığı anlaşılıyor; ama dışarıda tanınmaya başlandığı MÖ I. binin ikinci yarısına kadar ipek, Çin’e münhasır bir ürün olarak kalmıştır eşarp (Ferguson, 1978: 589). Bazı Sanskrit kayıtlarına göre Hintlilerin, oldukça erken bir dönemde, MÖ IV. yy.’de ipek yapımından haberdar oldukları anlaşılmaktadır (Rtveladze, 1999: 12; Frye, 2009: 165-166). İpek üretimi MS I. - II. yy.’lerde Doğu Türkistan’daki Hami’ye, III. yy.’de Kore’ye ve muhtemelen Japonya’ya, V. yy.’de ise Turfan vahasına ve Hotan’a girdi (Rtveladze, 1999: 12). MÖ III. yy. başında Çinliler, ipekten kâğıt yapmaya, II. yy.’de ise ilk lüks ipek kâğıt üretmeye başladılar. İpek elbise giymek Çin’de lüks olarak kabul ediliyordu; öyle ki Qing Sülalesi (1644- 1911) devrine kadar köylülerin ipek elbise giymeleri yasaktı. Ama alınan bütün bu gibi tedbirlere rağmen MS 419 yılında Çinli bir prensesin saçlarına gizlenmek suretiyle gizlice Doğu şal Türkistan’daki Hotan’a taşınan ipek böceği (bk. Watson, 1983: 549), o tarihten sonra Orta Asya’nın başka ülkelerine, İran’a ve bu arada Bizans İmparatorluğu’na da yayılmış, oralarda da ipek üretimi başlamıştır. Ancak buralardaki ipeğin hem kalite açısından zayıf olması hem de diğer yerlerdeki üretimin pahalıya mal olması, Batı’daki ülkeleri ipeği Çin’den almaya ve bu münasebetle de Çin ile olan ticaret yollarını araştırmaya sevk etmiştir.

İpeğe ve İpek Ticaretinin Başlamasına Kısa Bir Bakış

Yaklaşık olarak 2000 yıllık bir mazisi olan1 ve ilk defa MÖ II. yy.’nin sonlarında açıldığı hakkında bilgilerimiz olan İpek Yolu; Doğu’nun, ürettiği ipek eşarp ve ipekli mallarına pazar aradığı, Batı’nın da, Doğu’daki ipek ve diğer kıymetli malları elde etmek maksadıyla girişimlerde bulunarak açtığı bir yollar ağıdır. Yani bu, Doğu’dan ziyade Batı ülkelerinin ihtiyaçları dikkate alınarak yapılmış bir girişimdir. “İpek”, “ipek halkı” ve “ipek ülkesi” anlamlarında Batı’da Herodotos’tan itibaren ilk kaynaklarda “ipek” için kullanılan kelime, şal Grekçe ve Latince “Seres” olup “Serica” ise ipek ülkesi” anlamındadır. İpek Yolu tabirinin ilk kullanılışı da bu 2000 yıllık geçmişine rağmen oldukça yeni olup, ilk defa XIX. yy.’nin ikinci yarısında 1877 tarihinde Alman bilgini Ferdinand von Richthofen (1833-1905) tarafından kullanılmış (Seidenstraße), ondan sonra gerek Batı’da, gerekse Doğu’da yaygınlaşmıştır.